Açıklama
Sobanın üzerinde içinde sıcak su bulunan bir güğüm var. Komşular vermişti. Kovada suyu ılıtıp yıkadım Yağızı. Küçük bir çocuk gibi itiraz etmeden yıkandı. Çok zayıflamıştı. Omur kemikleri tek tek sayılabiliyordu ve tüm vücudu çektiği işkencelerin izini taşıyordu. Kürek kemikleri olduğu gibi dışarıdaydı. Ağlamamak için zorluyordum kendimi. İnsanlar nasıl yapıyorlardı bunları? Tıpkı kendisine benzeyen, kendisi gibi bakan, gülen, ağlayan bir canlıyı nasıl incitebiliyorlardı böylesine. Oysa hepimiz annemizin rahminde dokuz ay o tatlı sıvının içinde minicik bir fetüsten minicik bir bebeğe dönüşürken aynı yolculuğu tamamlamadık mı? Süt dolu memeleri oburca emmedik mi? Masum birer bebekken nasıl oldu da acımasız canavarlara dönüştük. Anlayamıyorum. Bilemiyorum. Cevaplarını bilemediğim bu soruların karşısında boynum bükülüyor
Olmadık. Olamadık. Yarım yamalak kaldık. Bu yüzden belki de hâlâ aşkı, sevgiyi özlenenleri, öldüren çöl sıcağında bir damla su gibi arayışımız.
Ve bitmeyen sevdalarımız
Denizlere
Yağızlara
Sürgün kuşlara
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.