Açıklama
Fiziksel ihtiyaçların açlığından değil, ruhun açlığından, içsel doyumsuzluktan bahsediyorum. En büyük açlığımız, kendi sırrımıza ulaşamadığımızdan kaynaklı olandır. Saklı alanlarımıza bakmaktan korktuğumuz içindir, varlığımızı eksik hissedişimiz. Özümüzün derinliğine dalmak o kadar kolay olmadığı için sıradan herkesin yapabileceği bir inceleme, bir analiz de değildir bu. Benliğimizin gerçekliğine bir kez bakabildiğimizde arkası gelmeye devam eder. Hisler artık serbest kalır bir hafiflikle içimizde dolanmaya başlar. Duygular birbirini sıkıştırmaz kendi yapısını anlamaya çalışır. Ve bu akıştan gelecek eylemlerimizin doğru olduğunu biliriz. Bizi yönlendiren gücün o güven veren elin “evet, doğru yoldasın” der gibi hafif sıkışını omuzumuzda hissederiz. Yaptığımız şeyi artık anlamış ve tanımışızdır. Bize ait sırrı açığa kavuşturmak, algılayabilen için varlığını açık hâle getirmek bir izi takip etmek gibidir. Gizem denen şey ise bunu nasıl yapacağımızdır. Görünenin ötesine geçmenin yöntemi ise ruhun, beden ve akılla gizli bir anlaşma yapmış gibi mükemmel bir şekilde işlerini yapıp yüksek bir titreşim yaymasıdır. Önce büyüme ve gelişimi sağlamak gerekir. Sonra hayatta kalmak için tüm imkânlar kullanılır, sonra ölüme kendini hazırlamak için bozulmalar başlar. Önce birliktelik sonra ölümle gelen çözülme, dağılma aşaması… Ruhun uçup gitmesi, bedenin ve içindeki aklın eriyerek toprağa karışması… Bu yöntemi kavrandığımızda kişisel bir dönüşüm başlar. Hâlbuki sahip olduğumuz bu bütünlüğü değerlendirmek yerine sahip olmadıklarımızın peşinde koşar dururuz. Yeni iş, aşklar, eşyalar sırf canlılık hissini kısa aralıklarla hissedebilmek için… Anlam, senin için değerli olan her şeydir. Hayatı değerlendir. Onları keşfettiğinde, takip ettiğinde, kendine dürüst olduğunda artık kimse senden bir şey alamaz ve kimse sana bir şey veremez. Çünkü kendi mutluluğunu kalbinde var etmiş olursun. Amacına, yoluna uygun hareket ediyorsundur. Kalbin bir coşkuyla kendine doğru koşuyordur.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.