Açıklama
Insan hayatinda hep güzeli ve gerçegi arar. Bunlari bulmak için bir ömür kendi dogrulari ile yasar. Peki, bu dogru bildiklerimizin gerçekte ne kadari dogrudur?
Insan akli, ancak sinirli bir alanda, duyulan ve görülen gerçekler alemi üzerinde bilgi edindiginden, bunun disinda yetersiz kalmistir. Descartes der ki: ”Insan, her seyi ile sinirlidir. Sinirli olan bir sey, sinirsizi düsünemez.”
Atom alti parçaciklarin formülünü bulmak için Isviçrede CERNde Büyük Hadron Çarpistiricisi deneyi yerin yüz metre altinda 27 km uzunlugunda bir tünelde fotonlarin isik hizina yakin bir hizla çarpistirilmasiyla yapildi. Karadelik olusturma ihtimali olan bu deneyin amaci güçlü bir enerji kaynagi bulmakti. Ama bu deney sonucunda inanilmaz bir olay gerçeklesti. Bu deney düzeneginin aynisi 10 km uzaklikta bir yerde ve Chicagodaki bir merkezde mevcuttu. Sadece bir yerde deney yapildigi halde, her üç yerde de benzer foton üretilmisti. Bu parçaciklar binlerce kilometre ötede ayni hareketi neden yapiyorlardi?
Bati, insanin iç alemini inceleyen psikoloji gibi bir bilime ancak 20. yüzyilin ortalarinda ulasmis iken insan ruhuna dogru bir yaklasim sergiliyor mu? Insana daha anne karninda verilen ruh beynimiz üzerinden fiziksel bedenimizle irtibatini nasil sagliyor?
Insanoglu hayat yolculugunda ilerlerken içindeki sesi dinlemeye çalisiyor; peki bu sesin kaynagi; bilinçaltindaki yiginlarin sesi mi, aklinin sesi mi, nefsinin sesi mi, Seytanin sesi mi veya vicdaninin sesi mi bunu nasil anlayacak?
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.