Açıklama
Bu kitapla birlikte ahşap çerçeveli afişini de alabilirsiniz.
‘Görkemle söyleyecek olunsaydı o gün, Faruk Nafiz Çamlıbel sokağının, günün ağarmaya yüz tuttuğu serin bir çıkmazında, kesik kesik, şunları mırıldanmıştı bana…
‘Çalınmış etle ve keçi tarlalarıyla dolu, Akhaların yaşadığı ve yeryüzünde iki güneşten biri, Truva’nın ele geçirildiği yıllardı…’
Dizliklerimi getirin, Helios’a son kez sarıl ve İda’yı öp, Helikon nerelerde, gene mi kaçtı Antandros yollarına, Kassandra kucaklaşalım, bu belki de son görüşümüzdür, göğüs kafesimin zırhlarını, belimi koruyacak meşin kayışlarımı getirin, bağlayın gönü parçalanmaz ayakkabılarımı, kaymayan tokyolarımı, saçlarımı arkamdan topuz yapın, gölge olmasınlar, sıkı bağlayın, örüklerim sarkmasınlar, üzünce boğulup dağılmasınlar bir aksilikte, ay ışığında parıldayan, mor püsküllü tolgamı da getirin, sorguçlu olan bu, at tüyleri boynumu dağlıyor, miğferi sıkıyor, Abderalı semerci Hylas’ın yaptığı en iyisi, ustaların ustası o, sıkı demirci, Paris aşağıya inde, hava dönüyor mu bir bak; güneş bizim cevherimiz, içimizdeki ateşimiz!..
Surlara son bir kez göz at şimdi; doyasıya, -ey Priamos’un oğlu-
Ve çık artık meydana!..
Sonsuz deniz, mavi gök ve bitimsiz ovaya…
Şimdi sıra, gün batımında, yurt savunmasında!..
Acı kader, bol şarap!
Bütün bunlar ne içindi Hektor?..
Atları iyi süren Hektor!..
Ey bahtsızım,
Yurdun için mi?..
Hayır, Zeus’un kurduğu düzenin adıdır bu;
Ölmek için!..’
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.