Açıklama
Bu kitapla birlikte ahşap çerçeveli afişini de alabilirsiniz.
Yıllar boyu insanların kaderi olan coğrafyalar, zaman zaman depremler, kuraklıklar ve büyük savaşlar sonucunda terk edilmek zorunda kalırlar. Yerli halk galip ordunun yönetiminde inançlarını ve alıştığı sosyal hayatı sürdüremez. Ya ortama uyarak geçmişini unutması gerekir veya geleneklerinden taviz vermeden yaşayabileceği bir coğrafya arar. Bu genelde aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan ve aynı kültürü yaşayan bir yer olmalıdır. Balkanlarda yaşanan da tam da budur.
Osmanlı’nın Balkanları kaybetmesi sonucu mübadele ile insanlar yıllarca yaşadıkları toprakları, geçmişlerini geride bırakarak inançları ve hürriyetleri uğruna ana vatanlarına dönmeyi tercih etmişlerdir. Son ana kadar topraklarını terk etmeyerek direnmeyi tercih edenler ise seneler geçtikçe artan baskılara dayanamayarak zulümden kaçmak için uygun zamanı beklemişler.
1953’te yapılan serbest göç anlaşması ile tren vagonları Sirkeci Garı’na göçmen taşıyordu.
Ancak bu son gelen kafileler mübadil göçmenler kadar şanslı değildi. Kendi tercihleri ile geldiklerinden devletten hiçbir hak talep etmeyeceklerine dair yazılı teminat vermişlerdi. Ana vatanlarında hürriyetlerine kavuşmuşlardı ve inançları ile geleneklerini gönüllerince yaşayacaklardı ancak yeni geldikleri bu coğrafyada da onları zorlu bir yaşama mücadelesi bekliyordu. Kurumlardan yardım almamak adına yerli halkın aldığı maaşın yarısına razı gelerek onuru ile yaşamaya ve hayata tutunmaya çalışacaklardı.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.