Açıklama
…yeryüzünün bugünkü hâline bakınca bu gerekçeler anlamını yitiriyor doğrusu. “Yitmek” ve “doğru” kelimelerini yan yana yazmak ne kadar ıstırap veriyor yüreğime, ah bir bilseniz! Ya da ben kalın kafalının birisiyim de anlamıyorum, bunu da kabul ediyorum. Tamam, istediğinizin ne olduğunu sezdiğimi düşündüğüm şu anda, dediğiniz gibi olsun demekten başka bir yol bulamıyorum. Evet, her şey istediğiniz gibi olsun ama unutmayınız ki öyle “olsun” demekle olmuyor. Velhasıl, Müellif diye tesmiye olunan zat, tıpkı benim maruz kaldığım gibi yeryüzündeki olup bitenlere maruz kalmış bedbaht bir halifenizdir ve kafasının çok çalıştığından mıdır yoksa kalbi ile kafası arasında cereyan eden cenk sonrası ruhu oldukça hırpalanmış ve yaralanmış olduğundan mıdır tam bilemeyeceğim, fikriyat ve hissiyatında haklı ve mazurdur bence. İster kızın ister bağırın çağırın, bütün payelerimi de söküp alabilirsiniz hiç fark etmemekte bu saatten sonra, bilin ki yeni bir elçi de göndermeyeceğinize göre kıyameti bir an önce koparmalısınız. Kıyameti tehir etmenizin hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Zira eğrisi ve doğrusuyla bütün dinler ve bu dinlerin ruhanileri yani demek istiyorum ki keşişler, hahamlar ve âlimlerin insanlığa sunacağı bir çözüm yolu kalmamış bir hâldedir. Bunun sorumlusu tabii ki siz değilsiniz. Beşer, bile isteye zulmetmiş nefsine amenna ama bu arada bu gerçek, “bu düzen niye kurulmuş” sorusunun bir sorun olarak önümüzde duruyor oluşunu değiştirmemektedir. Müellif haklı efendim, Müellif haklı ve bahtsız. Gelgeldim size. Sizin hakkınızı takdir etmek bendenize düşmez biliyorum. Bundan dolayı da bir kanaat serdetmek cüretinde bulunmadan şunu çok samimi bir şekilde ifade edip mektubumu noktalamak istiyorum müsaadenizle:
“Sizin yerinizde olmak istemezdim doğrusu.”
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.