Açıklama
Hayatın temel öğesi sorgulamaktır.
Fakat sorgular ve sorgulanırken unutulmaması gereken insani ve vicdani değerlerdir. Yani kendini bilmektir.
Albert Camus, hepimizi inin inim inleten bu hastalığın teşhisini yıllar öncesinde şöyle koymuştu.
“İnsan ne ise o olmayı reddeden tek yaratıktır.”
Unesco tarafından Dünya Mirası olarak listelenen Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın alınlığında da buna benzer bir ifade yazıyor. ’Gnothi Seauton’ Yani, ‘Kendini bil’
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır.” diyen Yunus Emre de cabası.
Heraklitos’un deyimiyle aynı nehirde defalarca yıkananlara bundan gayrı ne denir ki?
Bir tarafta sorgulayanlar ve umursamayanlar,
Diğer tarafta sorgulananı anlamayanlar olduğu sürece düşünenlerin beyinleri, düşünemeyenlerin ise çeneleri dünya durdukça çalışmaya devam edecektir.
Sonuçta, Cem Karaca’nın malum şarkısında tarif ettiği gibi,
‘…bindik bir alâmete, gideyoz kıyamete…’
Konuyu biraz daha açarak duvara tosladığımız yeri tespit edelim.
“Yol dediğin yol gibi,
Ulaşmalı bir yere.
Biz dön baba dönelim,
Geliyoz aynı yere.”
Geçmişin parmak izlerine baktığımızda ibret alınacak o kadar çok örnek var ki. Karton kulelerle inşa edilmiş oldukça sıradan,
Ve bir o kadar da pahalı bir konfordur aslında şu yanılsamaların ebedi körlüğü.
Oysaki “…bir bu kalmıştı o da oldu…” gibi değil de,
“Bu hiç aklımıza gelmemişti. Ne de güzel oldu.” denilecek o kadar çok iş var ki, Hala yapılamayan…
‘Küçük derede büyük balık olmaz.’ gibi bir Kızılderili atasözüne sığınıp, “bu da geçer ya hu.” diyerek olaya kayıtsız kalmak çözüm olmasa da, işin kolayına kaçıp John Masefield’in derbederliğinde,
“Hayat gürültülü bir sokakta uzun bir baş ağısıdır.”
Diyorsanız da tercih sizin.
Sorgulayacak söz bitmişse, söylenecek ne kalır?
ZEKİ DOĞAN
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.