Açıklama
İnsanlar, Sandvelör anakarasının kuzeyinde, Eski Dünya diye anılan uçsuz bucaksız topraklarda huzur içinde yaşıyorlardı. Lâkin yazgılarındaki dönüş pek ani olmuştu; uzun bir zaman boyunca plan yapıyordu Riâthdor kara surlar ardında sinsice, büyük cenge hazırlıyordu karanlık güçlerini gizli gizli.
Güzün bir gece vakti, Ateşçukuru Dağlarının ardından sökülüp akmaya başladı Riâthdor’un karanlık neferleri; insanların o ana değin yaşamlarında şahit olmadığı, hatta hayal bile edemeyecekleri kudret ve sayılarla üstelik. Bu hadise, adını tarihe “Kızıl Yıkım” olarak yazdırdı.
Kovulmuş Karanlık Riâthdor, karanlık varlıklardan oluşan ordusunun marifetiyle gazabını Eski Dünya’nın dört bir tarafına yaydı. İnsanların çoğu ta güneye, Fırtına Dağlarının.ötesine ve engin Sis Ormanı’nm derinliklerine sürülmüştü; ancak karanlık güçlerin henüz erişemediği, Umut Dağlarının ardmdaki Batangüneş Limanı bölgesine sığınan insanlar hariç.
Ve günün birinde, Batangüneş Limanı’nda Palöthien Krallığı’na ait gemiler görüldü. Santueler, beyhude aşıp gelmemişlerdi elbet onca mil deniz yolunu; Kızıl Yıkım’dan sonra zor günler geçiren insanları, huzurlu bir yaşam vaadiyle Palöthien’e davet etmek için yelken açmışlardı. Nihayetinde o gün insanlar, santuelerin davetine ılımlı bakmışlar ve Palöthien’e yerleşme hususunda mutabık kalmışlardı. Ancak adada, “Çember” olarak bilinen şehrin yüksek duvarlarının ardında korkunç bir sır saklanmaktaydı. Ve Geçitsiz Mağaraların derinliklerinde dehşet verici başka bir sır daha…
Fedakârlık, ihanet, dostluk, sadakat, intikam, aşk, merhamet, acımasızlık ve savaş üzerine yazılmış bu hikâye, Röyîl’in Çember’e davet çağrısının yapıldığı günden başlıyor. Sayfaları çevirdikçe kendinizi, Saklıada’nın sırlarını aşikâr kılan macera dolu bir zaman yolculuğunun içinde bulacaksınız.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.