Açıklama
… Varlık âleminde her şeyin bir hal çaresi bulunur; fakat kırılgan ruhlara dokunuşların neticesi tam bir felâkettir. En onulmaz işler bu vakitte ortaya çıkar, muhataplarını mutlaka kendi teknesinde yoğurur, dilediğince biçim verirdi ona. Ne bir kelâm ne de başka bir şey; fazla değil, sadece süzgün bakışlardı onlar. Bakışlar ki daha nâlân, daha zalimane…
… Aşk o günlerde Şahrud’da insanın insanı hor görmesinden öte, yüzlerini birbirlerine dönerek göz göze gelebilmelerinin paha biçilemez kıymetiydi. Kim bilir, belki de zaman, yeni Leylalar için taze aşklara körpe Mecnunlar kurban edilme zamanıydı Hazar’ın güneyinde…
Hâsılı dünyanın bir ucundan diğer ucuna uzayıp giden toprak yollardaki kervanlar, bilindik yerlerden bilinmeze doğru yol alırken, aynı zamanda gönül kırıklıklarına, ürperişlere, pişmanlıklara, sonsuz yeminlere, talihsizliklere, sevinçlere, kederlere ve bu türden daha nice hissiyatlara âyinedarlık eder; yolsuzlara yol, yurtsuzlara sığınılacak yurt olurdu. Bahtı, talihten yana gülmeyenlerin birer yoldaşı, sırrını sinelerinde taşıyamayacakların sırdaşı, derdine muhabbet ehli arayanların arkadaşı olurdu. Kervan bu coğrafyada, göbek bağını öz diyarından kesenlerin ikinci bir kordon bağı olarak, müdavimlerini hayata bağlayan yegâne can damarı olurdu vesselâm.
Adına nice şiirlerin yazıldığı, şarkıların bestelendiği aşk; başka yerlerdeki gibi değildi Şiraz’da. Burada aşk; mısralardan taşan manaların yanaklarda kuruttuğu yaş, bir çift gözün dudaklarındaki hararet, bağlarda dilârânm avuçlarındaki sıcaklık, marpuçlardan çekilen bir ılık nefestir. Gül ile bülbülün vuslatlarının mahşerî yeridir Şiraz’daki aşk.
Nazeli, bu bir sevda arzusudur!
Yürek depreşir, gözlerim kararır…
Sanma ki bu bir garip öyküsüdür.
Dalında kalmış son yaprak sararır.
Nazeli, bu bir sevda arzusudur!..
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.