Açıklama
Uzak yıldızlardan bir adacıkta yaşadığımızı sanıyorduk, rezidans krallığının Khalkedon’u ufukta uzanırdı. Malta şövalyeleriyle dolaşırdık apartmanları, Moda tanrılarına, vezir Hasanpaşa’nın kentsel dönüşüm eyaletine komşulardık. Bir Rodos heykelinin hayaletini arardık boğazın sularında, özlemle altından geçerdik düşlerimizin. Halki, Proti ve Burgos orada, terazi burcunda yanıp sönerdi. Ksidas kitabevi, Don Kişot dağıtırdı bütün yolculara, ölü prensler kara gecelerde kitap okurdu, Viranbağ kolhozundan gelenleri karşılayın diye bağırırdı Mikail. Ve ışıklar içindeki ölüler Müze’de toplanırdı, çıkagelirdi Sait, Burgos’un labirent dolu yollarından. Bu ne derlerdi cinler, bu ne katastrof, bu ne abstrak bir dünya, biz yıldız tozlarından değil miydik derdi periler, Druitlerin düşlerinde savaşçılarını gördüğü. Getirin Vuhan’dan taykonotları, Baykonur’dan kozmonotları, üç elli yaratıklar, ayrı dünyaların insanelleri değil miydik biz. İşte Andromeda gettoları, işte Proksima’nın kasabaları, bak işte Erebos’ta, Kassandra kehanetini arıyor sürgit, Argiciada ve böylece. Ve Sulla’nın lejyonerleri Cumae’de, işte Romilüs kapısından çıkıyor Sparta birlikleri ve yıldız tabyaları cennet kapılarında, Procyon’da oturmuyor mu tüm yandaşları ve çalıyor işte Manitu’nun dağında barış borazanları… Kızıllar cehennemine kaçtı, Sevilla’nın boğaları ve yıldızlar ağıyor gene gezegenin Atlantis’ine, okyanuslara dağılıyor dalga dalga ışıkları, doluyor gene sağanağın düş bulutları. Ve işte uçurumların iyicil timsahları, sevecen deniz atları ve yaşam sürüp gidiyor öylece Prinkipo’da… Ve soruyor işte o, bir elişi tanrısının öğleden sonrasında, Kantocu Peruz sahiden yaşadı mı patron!..
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.