Açıklama
Tarihi bir olay olarak anlatılır ya mübadele, ne yazık ki öyle değildir. Sadece, kalpleri de kendileri ile birlikte göç edenler ve onların yakınları, yandaşları bilir bu kelimenin içinin acıyla, dramla, gözyaşıyla dolu olduğunu. Sadece yaşayanlar bilir, göç yollarının gözyaşlarıyla sulandığını. Her göç edenin, gittiği yere umutlar götürmeye çalışırken; kalbinin sızısına yolun tozunu bastığını. Yeni vatanın sonsuz güzellikleri için heyecanlanırken, eskiyi unutmaktan korkan kalplerinin çıkardığı sesin gürültüsü, sadece onları sağır eder. Hiç tanımadıkları denizlerin dalga sesini bile aşar kalplerinde hüznün yarattığı dalgalar.
Kilitledikleri kapıların son gıcırtısı, geride bıraktıkları bağların bahçelerin ıssız kalışı, kapılarındaki hayvanların öksüz bakışları; yurt bildikleri toprakların ve dost bildikleri komşuların hem kendilerinden hem zihinlerinden yavaş yavaş uzaklaşması, yüzlerce yıllık hüzünlü hikâyeler taşır gelecek nesillere.
“Yeni”nin en acı halidir göç, insanın en yaralı yeridir. Bitmeyen hüzünlerin, büyük ayrılıkların, sonsuz hasretlerin damla damla akıp denizlere döndüğü bir merhaledir. Dillerden düşmeyen, her sözcüğüne bin anlam yüklü, bir değil binlerce yıllık kocaman ve acılarla dolu bir hikâyedir. Göç, hasretin ve çaresizliğin, yıllarca kanayan, aktarılan yâresidir.
Nesli, bu acıları yaşayanlardan sadece bir tanesi; bizim bildiğimiz, duyabildiğimiz ve yazabildiğimiz ufacık bir parçası. Bu hikâye bir göç hikâyesi midir bilmem ama şunu bilirim ki bu hikâye; hüznün, hasretin, çaresizliğin ve ölümüm gerçekliğinin ortaya dökülmesidir. Sonsuz hasretlerin, duyulmayan çığlıkların, bir annenin arşa ulaşan yakarışlarının yıllar sonra kaleme alınmasıdır.
Nesli’nin, terk edildiği yerde, nesiller sonra bulunması, bilinmesi ve duyulmasıdır. Bu hikâye, tüm hasretlere selam çakan, gerçek bir hüznün hikâyesidir.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.